14 Haziran 2007 Perşembe

SİS


Bölüm 5

Dört Yıl Sonra, İstanbul…


Cerrahi eldiven giymiş bir el, cesedin kalbini incelemek üzere neşter ile göğüs kafesinin olduğu yerden derin bir kesik attı. Korkmadan, titremeden ve cesurca atılmış bir kesikti bu… Bu eller son derece soğukkanlı bir şekilde işini yapan Ceren’e aitti. Anatomi dersinde cesetler üzerinde yapılan pratikler bir çok öğrencinin korkulu rüyası olsa da Ceren için insan bedenini öğrenmenin ve kendini geliştirmenin en iyi yoluydu bu. O anda yine bir öğrenci ufak bir baygınlık geçiriyordu. Bunun bu kadar sık olmasına Ceren bir anlam veremiyordu. Kan tutma, iğrenme, korkma gibi insani duyguların bir doktordan uzak olması gerektiğini düşünüyordu çünkü…

Aralarda gezerek öğrencilere yardımcı olan asistanlar öğrenciler ile arkadaş, fakat konumları itibari ile sırasında alaycı olabilen, özellikle de hematofobi (kan korkusu) ve necrophobia (ceset fobisi) yaşayanlara karşı acımasızca davranan kişilerdi. Hocalar ise bu tip durumları çok sık yaşadıkları için zaten önemsiz karşılıyorlardı…

Ceren biraz önceki küçük panik ortamını ilgisizce karşıladı ve işine devam etti. Yan taraftan Selim gülerek seslendi: “Bir korkak bebek daha…” Selim Ceren’i gülümsetmeyi başaran ender insanlardandı. Aslına bakılırsa okuldaki tek arkadaşı bile denebilirdi. Çevresine karşı aşılmaz bir duvar ören Ceren’i allem etmiş, kalem etmiş kendisi ile arkadaş olmaya ikna etmişti.

Komik bir çocuktu Selim… Bu haylaz çocuk tıbbı kazandığında başta tüm ailesi, çevresi, arkadaşları şok geçirmişlerdi. Annesi yıllarca oğlunun zeki olduğunu ama hiç çalışmadığını önüne gelene söyleyip durmuştu. Bırakın tıbbı kazanmasını, herhangi bir bölüme bile gireceğinden endişeliydi. Sınav sonuçların açıklandığı gün bizzat kendisi oğlunun ilk tercihine girdiğini görmüş ve ilk beş dakika tek kelime edemeden oturmuştu. Daha sonra kendine gelip ev ahalisini uyandırmıştı. Tüm geceyi internette chatleşerek geçiren Selim’e bu mutlu haberi verdiğinde oğlu zaten bunu tahmin etmiş olduğunu söylemiş ve uyumaya devam etmişti. Bir tek Selim kendine inanmıştı o ana kadar zaten…

Ceren Selim’i bir insan ve arkadaş olarak çok sevse de eğlenceli vakit geçirmenin dışında onunla paylaşacak çok şey bulamıyordu. Selim çok sığ bir insandı ona göre… Entelektüel söylemlerden tamamen uzak, eğlence dolu bir hayata odaklanmış tipik bir zengin çocuğuydu O… Selim’in tıp kitaplarını bile zorla takip ettiğini hatırladı Ceren yüzünü buruşturarak… İleride nasıl bir doktor olacaktı? Belki günün birinde, tıbbı kazandığında tüm çevresini şaşırttığı gibi Ceren’i de şaşırtırdı, kim bilir?

Ders bittiği zaman Selim Ceren’in yanında bitti. Tekrar Yılbaşı gecesi planlarından bahsetmeye başladı ve aynı zamanda Ceren’i de kendine katılmaya ikna etmeye çalışıyordu. Bundan hiç vazgeçmeyecekti. Ama Ceren o akşam ona kuzeni Berrin ve eşi ile olacağını yüzlerce kez söyleyecekti. Gerçi bu doğru değildi, kazadan beri ilk defa Berrin ile ayrı kutlayacaklardı yeni yılı. Fakat ne Selimle, ne de başka biri ile herhangi bir şeyi kutlamak istemiyordu bu sene.

Selim’i başından savmak çok kolay değildi. Neyse ki bu hiperaktif çocuğun yapacak çok işi vardı ve gitmek zorundaydı. Selim ayrılırken “benden kurtulduğunu sanma” şeklinde bir tehdit savurmayı ihmal etmedi.

Ceren Selim’in içten içe kendisinden hoşlandığını biliyordu. Bunu kendisine söylemiş veya davranışları ile belli etmiş değildi. Selim annesinin söylediği gibi akılı bir insandı. Ceren gibi birisini kaybetmemek için duygularını ona açmıyor ve arkadaşlığı ile idare ediyordu. En azından şimdilik. Ceren ile aralarında hiç konuşulmadık bu mesele arkadaşlıklarına gölge getirmiyordu sonuç olarak.

Binadan dışarı çıkan Ceren derin bir şekilde soğuk havayı soludu. Yine kapalı, yine boğucu, yine yağmurlu bir hava vardı. Kazadan beri güneşli bir gün hatırlamıyor gibiydi. Bu anımsayamama durumu kendi hayatının boğuculuğu nedeni ileydi hiç kuşkusuz! Sanki hayatı bir sis perdesinin arkasında ilerlemekteydi. Bu ilerleyiş baş döndürücü bir hızdaydı ve geçen dört yıl sanki bir an gibi geçmişti…

Kaza hayatının acı bir parçasıydı hala. 26’sı çocuk 258 kişiden geriye kalan sadece kendisi olmuştu. Ona mucize kız demişti gazeteler günlerce. Yaşadığı bir mucize miydi bilinmez ama onca parçalanmış ceset arasından bulunup çıkarılan, onlarca ameliyat sonrasında eskisinden bile daha düzgün bir şekle sokulan Ceren için acılar içerisinde yalnız bir hayat başlamıştı… Tamamen yalnız değildi tabi. Aile dostları bazen abartılı bulunabilecek bir ilgiyle sarıp sarmaladılar onu, arkadaşları, evdeki emektarlar… Sevgili Berrin’i de vardı. Kader arkadaşı da olmuşlardı iki kuzen.

Berrin geçen yıl evlenmişti. Kazadan önce tanışıp aşık olduğu, iyi eğitimli fakat çok zengin olmayan Burak ile… Ceren Burak’ı çok severdi ve Onun Berrin için büyük bir şans olduğunu düşünürdü. Ailesini kaybetmiş iki kıza büyük bir destek olmuştu Burak. Her şeyden öte Berrin’i çok değiştirmişti ve olgunlaşmasını sağlamıştı. Ceren babasına ait şirketin önemli bir bölümünün yönetimini de çok güvendiği bu genç adama bırakmıştı. Kendisi de uzaktan takip ediyordu tabi. Ama hayatı boyunca hiçbir zaman birebir iş hayatına girmeyeceğinden emindi… O sadece bir doktor olacaktı.

Babası sağlığında tüm aileye kol kanat germiş ve herkesin büyük bir lüks içerisinde yaşamasını sağlamıştı. Fakat nedendir bilinmez şirketin hemen hemen tümü kendisine aitti. Kardeşlerine sadece küçük paylar vermiş fakat para konusunda hep cömert olmuştu. Belki de babası bilinçli bir şekilde tüm aileyi kendine muhtaç duruma sokmuştu. Bu şekilde tüm aile bireyleri üzerinde hakimiyetini güçlendirip dağılmaları engelleyeceğini ve birliğini de sağlayacağını düşünmüş de olabilirdi. Sonuçta tüm serveti kazanan o olmuştu. Ceren de biricik Berrinine aynı şekilde cömert davranıyordu. Aralarında hiç para veya mal konuşulmuyordu ve maddi açıdanher şey eskisi gibi yürüyordu. En azından Ceren böyle düşünüyordu…


10 yorum:

Emre dedi ki...

Bakalım Ceren daha neler düşünecek

Bocuruk dedi ki...

Valla çok sürükleyici bir roman oluyor bu. Bir sonraki bölüm için hem tahminler yapıyor hem de meraklanıyorum:)

renkler dedi ki...

Emreciğim, göreceğiz bakalım...

renkler dedi ki...

Bocurukçuğum, tahminleri duymak isterim:-)

Ayçiçeği dedi ki...

Yine harika bir bölüm olmuş :)
Bence Berrin olgunlaşsa bile, Ceren'e karşı iyi olmayan duygular besleyebilir. Ya da kıskançlığı devam ediyor olabilir..

kurunane dedi ki...

acaba burak cerenemi aşık olacak?

renkler dedi ki...

Ayçiçekçiğim, sen Berrini pek sevmedin galiba:-) Belki gerçekten olgunlaşmıştır?

renkler dedi ki...

Kurnaneciğim, kim bilir? (Gerçi ben biliyorum):-)

Gamzeli dedi ki...

acaba Burak şirketi batıracak mI?

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

İlham Perisi yanındaymış yine.:) Fena sürüklüyor bu roman.